Bakire Kucuk Gelin hikayesi

Mayıs ayının yirmisinde, yani düğünümden bir ay, bu günden de altı ay on gün önce on dört yaşına bastım. Bizim oralarda televizyon filmlerinde gördüğümüz gibi doğum günleri kutlanmaz. Köyümüzün yaşlıları doğum günü kutlamanın gavur icadı ve günah olduğunu söylerler. Hatta Topal Hoca Emmi; Eğer çok kutlamak isteyen varsa doğum sene-i devriyelerinde kuran hatim etmek
çok daha manalıdır ! diye fetva verir, büyüklerimiz de filmlerde gördüğümüz eğlenceli doğum günü partilerine özenen biz çocukların bu yöndeki isteklerini kabaca reddederlerdi. Buna rağmen biz çocuklar da onlara inat bostanlarda gizlice toplanarak kimin doğum günüyse onun adına sac ekmeğini pekmeze bulayıp yaptığımız pastayı keserek kendi aramızda gizli doğum günleri düzenlerdik. Bu yüzden her zaman şehirde oraların adetleriyle yaşamayı çok istemişimdir.
Beşinci sınıfı bitireli üç yıl oluyordu. Yedi yaşındayken anne ve babamı bir traktör kazasında yitireli beri bana teyzem ve eniştem bakmaya başlamıştı. İkisi benim yaşlarımda kız, biri yedi yaşında oğlan olan kuzenlerimle birlikte bana şevkat ve sevgiyle annelik yapan teyzeme ev işlerinde yardım ediyor, benimle yaşıt olup şehre zengin bir ailenin yanına para kazansın diye gönderilen canım kadar sevdiğim ayşe`yi yanlızlıktan sıkılarak özlüyordum. Sevda henüz ilkokul beşe gittiği için pek fazla birlikte vakit geçirme fırsatımız olmadığı gibi ben geçen doğum günümden bir ay sonra ilk adetimi gördüğümden bu yana çok istememe rağmen artık çocuktan sayıImadığım için sokağa oyun oynamak için çıkmama izin veriImiyordu. Bu arada bedenim de değişmeye başlamış, memelerim büyüyüp kukumun olduğu yerlerde ve kol altlarımda tüyler çıkmıştı. Aynı değişiklikleri yaşayan AyşeyIe birlikte yaptığımız değerlendirmelerde artık gelinlik çağına gelen kızIar oIarak büyük oğIanIarın üstümüzdeki farkIı bakışIarını birbirimize anIatarak gururlanıyorduk. En güzeli de bana o güne kadar diğer çocuklardan farklı davranmayan, kendimi bildim bileli büyük bir tutkuyla hayranlık besleyip aşık olduğum sevgili eniştemin Ayşe de evden ayrıldıktan sonra bana daha yakın davranması, kendimi evde son derecece yanlız hissettiğim anlarda beni tıpkı biz küçükken yaptığı gibi saatlerce kucağında oturtup sevgi gösteriyor olmasıydı. Ona bu kadar yakın olmak çocukluğumdakinden biraz farklı da olsa öpüp okşamasını hissetmek beni çok mutlu ediyordu. Yine bir gün teyzem köyün bir imece işi için bağlara gitmişti. Eniştem sabah ezanıyla sürmeye gittiği tarladan işini erken bitirmiş olarak geri gelince hevesIe hemen yemeğini hazırladım.
Yemekten sonra o keyifle sigarasını tüttürmeye başIadığında küçük kuzenlerim okulda olduğundan eniştemi paylaşma zorunluğu olmaksızın kucağına oturdum ve başımı omuzuna yasladım. Eniştem; “Bakalım bu gün ne kadar büyümüşler´´ deyip elini gömleğimden içeri soktuğunda gıdıklanarak; “Yapma enişte yaa, gıdıklanıyorum!´´ deyip, cilveyle, güya karşı koydum. Gerçekte beni okşarken, özellikle büyümeye başladığından beri temas ediImesinden çok zevk aldığım memelerimi sıkması çok hoşuma gidiyor, kucağına oturduğum zaman sertIeşip kabalarıma neden olduğunu anlayamadığım bir zevk vererek dokunan kaIın şeyinin benim sayemde o duruma geldiğinin bilinci gururlanmama sebep oluyordu. O gün her zamankinden farklı olarak gömleğimin düğmelerini çözmeye başlaması, aramızda farklı birşeylerin geçeceği hissini verdi. “Şunları bir göreyim hele´´ diyen eniştem, memelerimi ortaya çıkartarak ikisini de ellerinde sıkmaya ve uçlarını ağzına alıp emmeye başlayınca bu yaptığı o kadar çok hoşuma gitti ki; “Oh enişteciğim, seni çok seviyorum ´´ dememle birlikte beni sırtüstü sedire yatırdı. Bütün ağırlığıyla üstüme uzanıp önündeki kabarıklığı kukuma dayayınca kasıklarıma doğru yoğun bir sıcakIık akışıyIa birIikte bacakIarımı titreten bir zevk daIgası hissettim. Dudaklarımı ağzının içine alıp, bebelerin annesini emmesi gibi emiyor, avuçlarındaki memelerimi her zaman şakalaşırken yaptığından farklı birazda canımı acıtarak sıkarken, önündeki kalın sert şeyini bacaklarımın arasına bastırmaya devam ediyordu. Dışarıda duyduğumuz ani bir gürültü ile telaşla yerimizden fırladık. Ben kötü birşey yaptığımızı düşünmememe rağmen birazda eniştemin verdiği ani tepki yüzünden paniklemiş, üstümü başımı toparlayıp ayağa kalkmıştım. Gürültünün sebebini anlamak için dışarı çıkan eniştem bağdan erken dönen yengemle birlikte asık bir yüzle içeri geldi ve az önce yaşadığımız sıcaklıktan eser kalmamış bir tavırla kendilerine çay demlememi söyledi. Yaşadığımız bu keyifli dakikaların böyle aniden sona ermesi beni üzmüştü. O gün artık eniştemin kucağına artık oturamazdım, çünkü bunu sadece biz yanlızken yapıyordu. Çayını eline verdiğim teyzemin yüzünde de alışkın olmadığım bir tedirginlik ve sinirli bakışlar vardı. Eniştem o günden sonra bir daha bana o şekilde yakınlaşmadı. Hatta adeta benden kaçıyormuş hissini veriyor, ikimizin yanlız olarak birarada bulunmamasına özen gösteriyormuş gibi davranıyordu.
Bir ay kadar sonra bir gün, teyzemle birlikte mutfakta iş görürken bana dönüp; “Ìsmail emminin şehirde oturan torununa istediler seni gı ne dersin? bak durumları da eyiymiş.´´ dedi. Önce ne dediğini anlamadım. Ama sonra bunun anlamını farkedince; “Beni şehire mi vardıracan ´´ demem üzerine; “He ya, istemiyonmu galtak?! ´´deyince; “sen bilin´´ deyip başımı önüme eğdim.
Gerçekte şehirde yaşama fikri içimde coşkulu bir sevinç yaratmıştı. Ancak teyzemlerden, özellikle de sevgili eniştemden ayrılacak olmanın burukluğunu da içimde hissediyordum. Teyzemle bu konuşmamızdan iki ay sonra düğünümüz köyde yapıldı. Aynı günün gecesi, büyük şehirde yaşayan kayın babamlarla birlikte
oturacağımız evde gerdek odasına girdim. Yüzü bir kız yüzü gibi tüysüz ve güzel olduğuna dikkat ettiğim benden biraz daha uzun boylu duran kocam olup bitenlere karşı da bir hayli ilgisizmiş gibi görünüyordu. Damat gerdek odasına girmeden önce, tanıdığım andan itibaren çok sevdiğim, kocamın amcasının karısı Leman abla bana, yatacağımız yatağın çarşafının üstüne enlemesine serilmiş dar örtüyü göstererek, kocam yaklaştığında kalçalarımı bu örtünün üstünde tutmamı, kızlığım bozulduğunda kanın oraya bulaşmasının gerektiğini tembihledi. Kızlığın nasıl bozulduğu hakkında fazla bir fikrim olmamasına rağmen, bu işin gerdek odasında ve damat tarafından gerçekleştirilen çok mahrem bir şey olduğunu, köydeki kızların yalan yanlış anlattıklarından biliyordum. Böyle ayıp bir konu hakkında yetişkin birisi tarafından uyarılmak, utanç içinde yüzümün kızarmasına neden olmuştu. Ben sıkıntıyla başımı eğip susarken, Leman abla, neşeli bir sevecenlikle, çok güzel bir gelinle gerdeğe girecek olan kocamın çok şanslı olduğunu, gözlerimin içine bakarak ekledi. Bu aileye, kocasının ilk karısının ölümü üzerine, üç yıl önce gelin geldiğini ve çocuğunun olamadığını sonradan öğrendiğim, sonsuz sevecenliği ve içten davranışlarının yanında hayatımda gördüğüm en güzel kadın olan Leman abla, bana kendimi olduğumdan daha iyi hissettirmişti. Bir erkekle neler yaşanabileceğini ve bunun bende ne gibi duygular uyandıracağını, eniştemle yaptığımız eğlenceli oyunlarımızdan az çok biliyordum. Ancak hiç tanımadığım, bu kıza benzeyen çocukla neler yapacaktık doğrusu hiç bir fikrim yoktu. Biraz sonra odaya giren kocam olacak oğlan, benimle hiç ilgilenmeden gidip televizyonu açıp kanepeye yayılırken bana dönerek üstümü değişip rahat etmemi, benimle bir işi olmadığını söyledi. Hiç de kötü bir insanmış gibi görünmeyen Aykut beni karşısına alarak içinde bulunduğumuz bu duruma kendi isteği dışında katlanmak zorunda kaldığını, kızlarla hiç ilgilenmediğinden şikayet eden ailesinin evlenirse değişir zannettiklerinden kendisini böyle boktan bir duruma soktuklarını anlatıp; ´´ Bak canım aslında tabiki seninle hiç bir alıp veremediğim yok. Ben seni bundan böyle kızkardeşim olarak kabul edeceğim. “ diyerek, ´´Ayrıca bilmeni isterim ki benim zaten bir sevdiğim var hem de çok yakışıklı, ama lütfen bu aramızda sır olarak kalsın.“ diye sözlerini tamamladı. Bana bir çırpıda söylediklerinin
çoğunu fazla anlayamamış, yanlızca beni istemediğini, başka birini sevdiğini kavramıştım. O güne kadar kavuşamayan sevgililer hikayeleriyle büyümüş olmanın verdiği acıma hisleriyle ve içtenlikle, “inşallah sevdiğine kavuşursun´´ dedim.
Ama sevgilisini “yakışıklı´´diye tabir etmesine, doğrusu pek anlam verememiştim. Gelinliğimi çıkarıp, üstümü değiştikten sonra kendimi çok daha rahatlamış hissederek yanına oturdum. Gelecekte, benim en yakın dostum ve sırdaşım olacak olan Aykut`la ikimiz de kahkahadan kırılarak komik bir film seyretmeye başladık. Birbirimize kardeşçe sarılıp uyuduğumuz o gecenin sabahı uyandığımızda, kapımızı ilk çalan Leman abla oldu.Yatakları düzeltmek için çarşafı açtığında sorgu dolu ama sevecen gözlerini üstüme dikerek anIamIı bir şekiIde gülümsedi. Aslında, evdeki herkesin bu sonucu daha önceden tahmin ettiğini, fazla tepki göstermemelerinden farketmiştim. Bir ay böyle geçtikten sonra, bir akşam yemeğe davetli olan, görünüş itibariyle, köyde alışık
olduğum hocalara benzemeyen, uzun boylu, tertemiz traşlı yüzünün son derece yakışıklı görüntüsü ve derli toplu giyimiyle Tabip hoca efendi iIe dertleşen büyüklerimizin hoca`ya, içine düştükleri vaziyeti anlattıklarını ve damadın bu ilgisizliğinin şifa bulma ümidi olup olmadığını sorduklarını, mutfağa gidip gelirken yakaladığım cümlelerden anlıyordum. Nihayet hepimiz salonda oturmuş çaylarımızı yudumlarken kayınpederim; “Allahın izniyle
biz bu yazı geçirmek için köye gideceğiz. Yeni evliler ise hoca efendi hazretlerinin evine yerleşip, biz memleketten dönene kadar şifalı nefeslerinden faydalanmak üzere eğleşecekler. Gelin kızımız da hoca efendinin ev işlerini görerek onun bu alicenaplığına karşı hizmet edecek.“ Bu sözler üzerine, Aykut`la göz göze geldik ve onun umursamaz bir ifadeyle omuzunu silkmesi üzerine bende rahatlayarak hayranlıkla, hoca efendinin eniştemi andıran yakışıklı yüzünü seyretmeye daldım.
Tabip hoca efendi`nin aynı zamanda bir doktor olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Demek ki ona bu yüzden Tabip hoca diyorlardı. Oturduğu lüks binada altlı üstlü iki dairenin sahibi olan hoca efendi, alt kattaki daireyi işleriyle ilgili ziyaretler için kullanıyormuş. Bizim oturduğumuz üst katta ise, birbirine bitişik duran yatak odaları ve büyük salonla birlikte, geniş bir banyo ve büyük bir mutfak bulunuyordu. Evli olmadığını ve yanlız yaşadığını öğrendiğim hoca efendinin evindeki ilk gecemizde, yatmadan önce, ikimizi de ciddiyetle karşısına alan adam, yüzümüze okuduğu dualardan sonra bizi odamıza göndermiş ama yinede Aykut`un bana karşı davranışlarında herhangi bir fark olmamıştı! Hatta içeri girdikten sonra ikimizde kıkır kıkır gülüp, hocanın hareketleriyle dalga geçmiştik. Aykut sabah kahvaltısından sonra evden çıkıp gidiyor, bende ev işleriyle uğraşıp, bazen de alt katta hoca efendiyi ziyarete gelen hastalar ve manevi şifa arayanlara (bu tanım hoca efendi`ye aitti) kapı açıp, kahve çay
ikramı yapıyordum. GeneIIikIe sabahtan öğleden sonrasına kadar kibar tavırlarıyla bana çok sevdiğim eniştemi hatırlatan hoca efendiyle beraber evde yanlız oluyorduk. İşlerim bittikten sonra, beni şevkatle dizlerine oturtuğunda, keyifli bir kedi yavrusu gibi mayışıyor, bazen de zevkle ürpermeme neden olan,
kulağımdaki sıcak nefesinin, ve anlamını anlayamadığım arapça dualarının ninni gibi gelen etkisiyle kendimden geçiyordum. Bu sırada, ellerinin bedenime tesadüfen dokunmaları, bir kaç gün geçtikten sonra eniştemle yaşadığım şeylere benzer hoşuma giden bir hal almaya başladı. Artık beni dizlerine değil kucağına
oturtuyor, dualarını kulağıma fısıldarken ellerini gömleğimden içeri sokup, tıpkı eniştemin yaptığı gibi memelerimi okşuyordu. Altımda hissettiğim uzun ve kalın sertlik aynı enişteminki gibi oturduğum yerin biraz rahatsızlaşmasına sebep olmaktaydı ama bu esnek çıkıntının orama yaptığı baskı hoşuma gittiği için durumumu bozmuyordum. O gün Aykut yine erkenden evden fırlayıp gitmiş ve
işlerimi bitirdikten sonra, beni okumak için çağıran hoca efendinin yanına oturmuştum. Bedeninden çok güzel kokular gelen adam sıcak nefesiyle kulağımı yakarken anlamını bilmediğim Arapça dualar mırıldanıyor, gömleğimden içeri sokulu eliyle, çok hoşuma giden şekilde memelerimle oynuyordu. Elinin daha aşağılarıma doğru inip karnımı okşayarak ayıp yerlerime temas etmesinin verdiği
hazla, utanmama rağmen, bedenimi onunkine biraz daha yasladım. İki üç yıldır çıkmaya başlayan tüylerimi teyzemin öğrettiği gibi, Leman ablanın da yardımıyla ağdayla almış, erkeklere kadının tüyleriyle görünmesinin ayıp olduğunun bilinci içinde, kendimi hoca efendinin okşamalarına gönül rahatlığı içinde bırakmıştım.
Bana son derece güven veren bu yetişkin erkeğin yaptıklarından hiç rahatsızlık duymuyordum. O güne kadar çevremde tanıdığım tek erkek olan eniştemden hiç bir zaman çekinmemiştim ve kısa hayatımda tanıyıp sevdiğim bu iki adam arasında, bana verdikleri duygular açısından hiçbir fark yoktu. Aslında herkesin birbirini tanıdığı ve güvendiği yöremizde, kız çocuklarına belli bir yaşa kadar hiç baskı yapılmazdı. Ben ise, o belli yaşa eriştikten sonra, o tür baskıları henüz fazla yaşamadan kendimi garip bir evliliğin içinde bulmuştum. Yetişkin erkeklerle olan bu yeni oyunum bana çok zevk veriyor, ayrıca etrafta hiç kimsenin engellemesi söz konusu olmadığından, kötü bir şey yapıyormuş gibi bir duygu hissetmem söz konusu olmuyordu. Yanımda kollarıyla beni tamamen sarıp, mis gibi
erkek kokusuyla başımı döndüren adam, bir eliyle memelerimi okşarken bir eliyle de kukumun arasına soktuğu elinin parmağını bana çok zevk veren bir şekilde hareket ettirmeye başlamıştı. Elindeki kaygan ıslaklığın nereden kaynaklandığının merakı içindeyken, beni ayağa kaldırdı. Kendisi de benim oturduğum kanepeye yayılarak, kucağına oturmamı istedi. Oturmadan önce
şalvarının önunde çadır yapan nesneyi eliyle tutup yukarı doğru çekince, bunun hem eniştem, hemde hoca efendinin kucağında otururken kabalarıma değen, erkeklerin, o hep merak ettiğim şeyi olduğunu tahmin ettim. Beni önüne oturtan adam, geriye doğru biraz yatarak belimden kucaklayınca kabalarımın arasında o
şeyin hoşuma giden sertliğini hissettim. Altımda yatarken, kollarıyla beni kavrayıp, bir elini apış arama sokmuş, artık ıslaklığının benden kaynaklandığını farkettiğim kukumun üzerinde parmaklarını gezdiriyor, bütünüyle
avucunun içine alıp sıkıyor, diğer elinin içindeyse, memelerimi daha çok sıkmasını isteyecek kadar zevk vererek yoğuruyordu. Altımdaki kalın ve sert şeyin kukuma sürtünmesi çok hoşuma gitmeye başlamıştı. Birden beni belimden tutarak ayağa kaldırdı. İş yaparken rahat edebilmek için giydiğim bol ve ince eteğimi tamamen yukarı kaldırınca, çıplaklığımı daha önce hiçbir erkeğe
göstermemiş olmanın verdiği utançla biraz sıkıntı hissettim. Kendi şalvarının önüne doğru uzanıp düğmelerini açmaya başlayınca, oynadığımız bu zevkli oyunun ayıp birşeylere dönüştüğü hissi biraz utanç duymama neden oldu. Artık karnıma kadar açılmış ayıp yerlerimi yanlızca küçük ve şeffaf külodum örtüyordu. Şalvarıyla uğraşması biterken aniden çıplak bacaklarıma sıcak bir şeyin çarpma hissiyle irkildim. Merakla ne olduğuna bakmak istediğimde, adam sanki görmemi istemiyormuş gibi çenemden tutup başımı kendine çevirdi. Kanepeye tekrar yayılan hoca`nın üstüne uzandığımda göz gözeydik. Beni büyülenmiş gibi etkileyen bakışlarını kaçırmadan, aynı televizyondaki filmlerde, sevgili olan kadın ve erkeklerin yaptıkları gibi dudaklarını dudaklarımla kapattı ve o anda
anladım ki biz artık oyun oynamıyor, tıpkı eniştemle en son başbaşa kaldığımızda başlayıp yarım bırakmak zorunda kaldığımız günkü gibi gerçekten çok zevkli, ama ayıp birşeyler yapıyorduk. Fakat bu defa bize engel olabilecek teyzem çok uzaklardaydı…
Yüreğimde bu yeni farkındalığın verdiği tedirginlik, adamın kalın ve sert şeyi kabalarımın arasına sürtünürken aldığım zevke karışıyor, nasıl hissetmem gerektiğini şaşırırken, sebebini anlayamadığım bir sebeple külodumdaki ıslaklık giderek artıyordu. Başımı kaldırıp nihayet gördüğüm, bacaklarımın arasından
geçip önümden dışarı çıkan, koca bir mantara benzeyen başıyla, kalın bir boruyu andıran şeyini mütemadiyen kukuma sürten hoca efendi, nefesimin kesilmesine sebep oluyordu. Sürtünmelerin verdiği zevk gittikçe yoğunlaşarak, aniden kasıklarımda elektrik çarpmasına benzeyen, buna rağmen çok zevk veren bir
duygunun başlamasıyla, adamın tutunduğum bacağını olanca gücümle sıktım. Bacaklarımın arasında etkisi gittikçe yükselmeye başlayıp, neredeyse beynimi uyuşturan yoğun zevk sırasında hoca efendi iki elini uzatarak külodumu çıkarmaya çalıştı. Derhal bacaklarımı sıkarak buna engel oldum. Öyle ya, oramı çıplak görmesi gereken tek erkek kocam değilmiydi? Hoca efendi kocam değildi ki!..
Benim verdiğim bu ters tepk**en sonra, acaba karşı koymama kızdımı diye düşünürken gerçekte o andaki yakınlığından çok mutlu olduğum erkek altımdan kayarak beni, yüzüm kanepenin yaslandığı duvara dönük, kanepenin kenarında dizlerimin üstüne oturtu. Ne yapmam gerektiğini bilemeden öylece eteğim belime kadar çekilmiş, dizlerimin üstünde beklerken, kendisi yere oturup sırtını benim
oturduğum yere dayadı ve başını bacaklarımın arasına soktuktan sonra, ben şaşkınlık içinde ne yaptığını anlamaya çalışırken, ağzını külodumun ağ yerine dayadı. Oramı öpmeye ve acıtmadan ısırmaya başlaması üzerine çok şaşırmış, ancak, karşı koymayı düşünemeyecek kadar şiddetli bir zevk almaya başlamıştım.
Parmaklarıyla külodumun kukumu örten kısmını yana doğru çekip, bütün önümü ağzına doldurmasına artık hiç itiraz edecek halde değildim. Duyduğum inanılmaz haz, biraz önce yürüttüğüm karşı koyma mantığını tekrar gözden geçirmeme neden olup, belki de, verdiği şifaların gereği bu yaptıklarının kaçınılmaz olduğu
yargısına vararak, bu düşüncemin verdiği rahatlıkla da kendimi tamamen yaptıkIarı bana zevk veren adama teslim etmiştim. Dilini, daha önce bu denli hassas olduğunu hiç bilmediğim yerlerime sokup çıkarıyor, arkamdan tutan elleri hoyratça ama çok hoşuma gider şekilde kabalarımı sıkıyordu. Yanlamasına uzanıp beni önüne yatırdı. Eteğimi memelerime kadar yukarı çektikten sonra, külodumu
bacaklarıma indirmesine, bana verdiği zevklerin artacağı umuduyla hiç ses çıkarmadım. Artık ne yaparsa yapsın razıydım ve yanlış bir şey yapmadığımıza da emindim. Başı parlak ve mosmor görünen, uzun ve kalın şeyini kukumdan gelen sıvılarla iyice kayganlaşmış olan apış arama sokarak, ileri geri hareket ettirmeye başladı. Orama dokunuşu bana çok zevk veren şeyini, bulunduğu yere bastırarak sürtüyor, bir yandan da her yerimi sıkıp okşuyordu. Bacak aralarımda daha önce hiç hissetmemiş olduğum yoğun ve güçlü bir elektrik akımı, bana neler olduğunu anlayamamanın verdiği korkuyla birlikte büyük bir zevk patlamasına dönüşürken, sağ elimin tırnaklarını arkamdaki adamın etine geçirdim. Diğer elimi, bu sarsıcı duyguyu yaşadığım yerime bastırıp, hissettiğim yoğun
zevkten olduğunu ayrımsadığım, ama yine de daha önce böyle bir şeyi hiç yaşamadığımdan dolayı beni tedirgin eden vücudumdaki kasılmalar tükeninceye kadar kıpırdamadan adamın kucağında kıvrılarak bedenimde ve ruhumda ulaştığım harika hafiflik duygusunun tadını çıkardım. Arkamdaki adam, yorgun ve fazlasıyla
duyarlı hissettiğim vücudumu parmak uçlarıyla okşarken, bana olağanüstü hazlar yaşattığı için kendimi ona minnet duyguları içinde borçlu hissediyordum. Aralıksız sürdürdüğü yumuşak öpüşleri, bedenimin onunkine çok daha yakın olmasını arzu etmeme neden olurken, teni mis gibi kokan erkek beni bu defa sırtüstü sedire yatırdı ve kocaman organını, omuzIarına koyduğu bacaklarımın arasına sıkıştırıp, biraz önce inanılmaz yoğun duygular yaşadığım kukuma yasladı. Elim hala zevkle zonklayan yarığımda, yaşadığım bu bedenimde depremler yaratan tecrübeden sonra kızlığımın bozulup bozulmadığını anlamaya çalışıyordum.
Görünüşte kanama falan yoktu ama zaten kızlığın bozulması için organını deliğime sokması gerekiyordu herhalde ancak öyle bir şey olmamıştı. Bacaklarımın arasından uzattığı kalın şeyine dokunabilmeyi çok istememe rağmen utancımdan cesaret edemiyordum. Adam sanki benim bu düşüncemi anlamış gibi elimi tutup başı bir mantara benzeyen kalın bir borusunun üstüne koydu. Avucuma sığmayacak
kadar büyük, daha önce hiç örneğini görmediğim bu ilginç şeyi, ileri geri hareketlerle yavaş yavaş hem elimin içinde hareket ettiriyor, hem de hala zevkle zonklayan kukuma bastırıyordu. Birden bire hareketleri hızlanmaya başladı. Soluğunu bir an için tuttuğunu hissettiğim adam, adeta acı çekiyormuşçasına inliyordu. Birdenbire bacakIarımın arasına sıkışan kalın borusunun ucundan karnıma, memelerime ve hatta yüzüme sıcak, beyaz sıvılar fışkırmaya başladı. Ben başımı kaldırıp damarları iyice şişip iri bir patlıcan biçimini alan kalın şeyinin mantara benzeyen ucundan üzerime fışkıran beyaz renkli sıvının ne olduğunu anlamaya çalışıyor, öte yandan hoca efendi altımda inler gibi sesler çıkartırken kalın borusu ritmik hareketlerle bir benim karnıma bir boşluğa kısa vuruşlar yapıyordu. Anladığım kadarıyla biraz önce benim yaşadıklarımın benzerini de o yaşıyordu. Bir süre sonra hoca efendi beni kucakladı ve tekrar yan yatırıp, uzunca bir süre arkamdan sarılmış durumda, çok hoşuma giden bir şekiIde ensemi, boynumu ve omuzlarımı öptü. İyice hassaslaşmış olan memelerimi ve bedenimin diğer yerlerini bana çok keyif veren hafif dokunuşlarla, okşarken kendimi keyifle mayışmış bir kedi gibi hissediyordum. Organından fışkırıp vücuduma bulaşan sıvının ne olduğunun merakıyIa parmaklarımla dokunup bu kaygan ısIakIığı kokladım ve hoca efendiye farkettirmeden de tadına baktım. Çamaşır suyu gibi kokan bu yapışkan ve kaygan sıvının tadı da adeta kremayı andırıyordu. Güzel adam beni banyo yapmaya gönderdikten biraz sonra çıplak olarak yanıma, duşun altına geldiğinde bu kez önündeki kalın bir sopa gibi dikilmiş şeyi açıkça gözIerimin önündeydi. Yıkanmamız süresince onu hep kaIçaIarımın arasında tuttu. Ben az yaptıkIarımızı önce tekrar yapacağımızı sanıp sevinirken, öğleden sonra şifa bulmak için gelecek olan Leman ablayla kocasının randevu saatleri yaklaştığı ve hazırlık yapmamız gerektiğini söyleyince biraz hayal kırıklığına uğramış bir durumda giyinip günlük işlerime devam ettim.

Şişli escort
Taksim escort
Topkapı escort

Bir cevap yazın